ULUSAL ANT/MİLLİ MİSAK
Last Updated on 16/06/2024 by ahmet can ayışık
Misak-ı Milli (Milli Yemin, Ulusal Ant), tam bağımsız bir devlet kurmakta kararlı olan Türk Ulusu’nun birlikte yaşamak üzere vatan toprakları üzerinde oluşturduğu temel toplumsal sözleşmedir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün gayretleri sonucunda büyük zorluklar içerisinde 12 Ocak 1920’de toplanan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı, Ulusal Ant’ı 28 Ocak 1920’de oy birliği ile kabul etmiştir.
Ulusal Ant, ulusal mücadeledeki ülke topraklarını ulusal sınır olarak belirleyen 6 maddeden oluşan ulusun/milletin temel bildirgesidir. Ulusal Ant kararları, 17 Şubat’ta Meclis’te kabul edilip dünyaya ilan edilerek ulusal tarihe mal edilmiş ve 18 Temmuz 1920’de TBMM’de bağlılık yemini edilerek yinelenmiştir. Sözkonusu bildirge, ulusal mücadelenin dayanağını ve hedefini belirlediği gibi Türk Ulus Devrimi’nin en önemli adımlarından biri durumundadır.
İstanbul 28 Ocak 1920
Meclis-i Mebusan üyeleri, Devletin Bağımsızlığının ve ulusun geleceğinin, haklı ve sürekli bir barışa kavuşmak için katlanabilecek özverinin en fazlasını gösteren aşağıdaki ilkelere eksiksiz uyulmasıyla sağlanabileceğini ve bu ilkeler dışında sağlam bir Osmanlı Saltanatı ve toplumunun varlığının sürdürülmesinin olanak dışı bulunduğunu kabul ederek, şunları onaylamışlardır:
Madde 1. Osmanlı Devleti’nin, özellikle Arap çoğunluğunun yerleşmiş olduğu, 30 Ekim 1918 günkü Silah Bırakışımı [Mondros Mütarekesi] yapıldığı sırada, düşman ordularının işgali altında kalan kesimlerinin [o sırada Hatay ve Musul bölgesi Türk egemenliği altında idi] geleceğinin, halklarının serbestçe açıklayacakları oy uyarınca belirlenmesi gerekir; sözkonusu Silah Bırakışımı çizgisi içinde, din, soy ve amaç birliği bakımlarından birbirine bağlı olan, karşılıklı saygı ve özveri duyguları besleyen soy ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin koşullarına saygılı Osmanlı İslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tümü, ister bir eylem, ister bir hükümle olsun hiç bir nedenle birbirinden ayrılamayacak bir bütündür.
Madde 2. Halkı, özgürlüğe kavuşunca, oylarıyla Anavatana katılmış olan üç il [Elviye-i Selâse yani Kars, Ardahan ve Batum Livaları] için gerekirse yeniden halkın serbest oyuna başvurulmasını kabul ederiz.
Madde 3. Türkiye ile yapılacak barışa değin ertelenen Batı Trakya’nın hukuksal durumunun belirlenmesi de, halkının özgürce açıklayacağı oya göre olmalıdır.
Madde 4. İslam Halifeliğinin ve yüce saltanatın merkezi ve Osmanlı hükümetinin başkenti olan İstanbul kenti ile Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü tehlikeden uzak tutulmalıdır. Bu ilke saklı kalmak koşulu ile Akdeniz ve Karadeniz Boğazları’nın dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte, öteki tüm Devletlerin oybirliği ile verecekleri karar geçerlidir.
Madde 5. Müttefik Devletler ile düşmanları ve onların kimi ortakları arasında yapılan anlaşmalardaki ilkeler çerçevesinde, azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman halkların da özdeş haklardan yararlanması umudu ile bizce de benimsenip güvence altına alınacaktır.
Madde 6. Ulusal ve ekonomik gelişmemize olanak bulunması ve daha çağdaş biçimde, düzenli bir yönetimle işlerin yürütülmesini başarmak için, her devlet gibi bizim de gelişmemiz koşullarının sağlanmasında, bütünüyle bağımsızlığa ve özgürlüğe kavuşmamız ana ilkesi varlık ve geleceğimizin temelidir. Bu nedenle siyasal, yargısal, parasal vb. alanlarda gelişmemizi önleyici sınırlamalara [Kapitülasyonlar] karşıyız. Saptanacak borçlarımızın ödenmesi koşulları da bu ilkelere aykırı olmayacaktır.