TÜRK DÜŞÜNCE TARİHİNDE FELSEFE HAREKETLERİ PDF
Last Updated on 15/06/2024 by ahmet can ayışık
Bugün PDF’sini yayınladığımız “TÜRK DÜŞÜNCE TARİHİNDE FELSEFE HAREKETLERİ” kitabının önsözünde Prof.Dr.İbrahim Agah Çubukçu şöyle yazmış:
“…
Türk düşünce tarihi dünya kamuoyunun sandığından daha zengindir. Nasıl bir sıralar Türk sanatı ya Bizanslılara ya da İranlılara mal edilmişse, Türk düşüncesi de genellikle Araplarla İranlılar arasında eritilmek istenmiştir. Türklere özgü felsefenin ve düşünürlerin bulunduğu ise tarihi bir gerçektir.
Türk düşüncesi İslamiyetten önce var olduğu gibi, İslamiyetten sonra zenginleşerek devam etmiştir. İslamiyetten sonra Türk felsefesi hem akılcı hem de tasavvufi çizgide devam etmiştir. Akılcı çizgide eserler veren iki Türk düşünürü Farabi ve İbn-i Sina’nın gücünü kimse inkâr edemez. Tasavvufi çizgide felsefesini kuran Mevlana ve Yunus Emre’nin Türklüğü tartışmasız kabul edilir. Kaldı ki bu eserimizde birçok Türk düşünürünün felsefi konularda ne denli fikir yorduğu görülmektedir. Doğruyu, gerçeği, mutluluğu arayan bu düşünürlerin çoğu, felsefenin başlıca konuları olan varlıkbilime, insanın değerine, bilgi kuramına ve ahlaksal özgürlük sorununa önemle değinmişlerdir. Biz Türk düşüncesini tanıtmak amacıyla yazdığımız bu kitabımızda önde gelen bazı düşünürlerimizin görüşlerini sergiledik.
Bu eserimizle kültürümüze ve insanlığa küçük bir hizmet yapabildiysek ne mutlu bize!
…”
247 Sayfadan oluşan kitabın başlıca bölümleri:
- Türk Düşünce Tarihi – I Bölüm
- Giriş
- Türk Tasavvufunun Özellikleri
- Hacı Bektaş Veli
- Mevlana
- Sadreddin Konevi
- Yunus Emre
- Simavna Kadısı Oğlu Bedrettin
- Katib Çelebi
- Hezarfen Hüseyin Efendi
- XVIII. Yüzyılda Osmanlılar ve Batı’ya yönelme
- Yüzyıl Avrupa Felsefesi XIX. Yüzyılda Osmanlı Imparatorluğu’nda durum
- Cevdet Paşa
- Yüzyıl Düşüncesine Genel Bakış
- İbrahim Şinasi
- Yeni Osmanlılar
- Ziya Paşa
- Namık Kemal
- Ali Suavi
- Mithat Paşa ve Öteki Özgürlük Hareketi
- Prens Sebahattin
- Tanzimattan Sonra Felsefe Çalışmaları ve Eserler
- Pozitivist Felsefe Hareketi
- Meteryalist Felsefe
- Mehmed İzzet ve Felsefi İdealizmi
- Gökalpçilik
- Bazı Türk Düşünürleri ve Felsefi Görüşleri – II Bölüm
- Farabi ve Felsefesi
- İbn Sina ve felsefesi
- Biruni
- Hacı Bektaş Veli
- Mevlana ve Felsefesi
- Yunus Emre’nin Felsefesi
- Nesimi ve Felsefesi
- Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin
- Erzurumlu İbrahim Hakkı
- İslam Felsefesinin Gelişmesi
- İslam Felsefesi
- Şemsettin Günaltay’ın Dini Düşüncesi
- İnsanın Değeri ve Bu Konuda Türk Felsefesi
Kitabın SONSÖZ bölümünü olduğu gibi vermekte fayda görüyoruz. Çünkü, iyi anlaşılması gereken değişmez mesaj ve bilgiler içeriyor…
“…
Kitabımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Görüldüğü gibi Türk düşüncesinde, felsefenin bütün konulan üzerinde durulmuştur. Varlıkbilim felsefenin ana konularındandır. Doğuda varlığı tanımaya çalışan çok tanınmış iki filozof Türktür. Burada söz konusu olan Farabi ve İbn Sina’dır. Farabi ve İbn Sina yalnız İslam aleminde değil, Batı’da da dikkati çeken büyük düşünürlerdir. İslâm filozofu Gazzali, biraz abartarak Farabi ve İbn Sina’yı varlık hakkındaki yorumlarından dolayı suçlamıştır. Ancak bu suçlamalar bile onların öğretilerinin önemini ve görüşlerinin özgünlüğünü gölgeleyememiştir.
Felsefenin başlıca konularından olan özgürlük sorunu da Türk filozoflarını çok düşündürmüştür. Burada söz konusu olan özgürlük insanın yazgısı ve evrensel yasayla ilgilidir. Buna başka bir deyimle kader sorunu da diyebiliriz. Bu konuyu Türk kelamcılarından Maturidi işlemiştir. Ayrıca Meşşai ve tasavvufçu düşünürlerimiz de bu sorunu önemsemiştir. Özgürlük sorununda Yunus’un insanı iki alana ayırması ve Tanrı aşkıyla insanın gerçek özgürlüğüne kavuşacağını söylemesi ne kadar özgündür.
Türk felsefesinde bilgi kuramıyla ilgili görüşlere sık sık rastlıyoruz. Türk felsefesi taklitçi değil, yaratıcı olmuştur. Bu nedenle de bilginin sadece ‘dini haberlerden öğrenileceği iddiasıyla ilgili tartışmalar yapmışlardır. Duyuların, aklın ve deneyin önemini vurgulayanlar olmuştur. Özellikle Farabi, İbn Sina ve Biruni aklın ve deneyin önemine dikkati çekmişlerdir. Farabi’nin İhsa al-Ulum’u yani “Bilimlerin Sayımı” kitabını yazması rastlantı sonucu değildir. Türk düşüncesinde ahlâk felsefesi üzerinde de bol bol durulduğu bilinmektedir. Türkler birçok ülkeleri aldıklarında çok değişik kültürlerle karşılaşmışlar, ancak kendi ahlaki özelliklerini korumasını bilmişlerdir. Kadına saygıyı, yardımlaşmayı, vatana bağlılığı, doğruluğu ve düşkünlere el uzatmayı ahlâk felsefelerinin ilkeleri getirmişlerdir. Hepsinin ötesinde adalete önem vermişlerdir.
Türk felsefesinde, felsefi antropoloji yapıldığını da görmekteyiz. Birçok düşünürümüz “ben neyim”, “insan nedir” sorusunu sormuştur. Bu konuyu aydınlığa kavuşturmak için insanı incelemiştir. İnsan felsefesinde Mevlâna’nın, Yunus’un ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın görüşleri ne kadar özgündür. Ayrıca Nesimi’nin insanı anlatmak için ne kadar emek sarfettiği ve bu husustaki görüşlerinden dolayı öldürüldüğü de bilinmektedir.
Görülüyor ki Türk felsefesinde çeşitli konular üzerinde durulmuştur. Bu nedenle Türk felsefesinin evrensel felsefe içinde hakettiği onurlu yeri alması gerekir. Bazı batılı düşünürler bir sıralar Müslümanların kafasının felsefe yapmağa uygun olmadığını ileri sürmüşlerdi. Bugün için bu görüşün yanlışlığı anlaşılmıştır. Ancak Türk felsefesi, bazan başka uluslara mal edilmektedir. En azından Arapça ve farsça yazan düşünürlerimiz için böyle düşünenler çoktur. Oysaki, o sıralarda Türkçe resmi dil olmadığından yazı dili farklı olmuştur. Ancak düşünmek gerekir ki onuncu yüzyıldan 1277 yılına kadar yazışmalarda Türkçe tercih edilmediği halde Türk ulusu ve Türkçe yaşıyordu. Evlerde Türkçe konuşuluyordu. Bu nedenle ulusumuzun bağrından yetişen düşünürlerimizi yazı dili nedeniyle başka soydan saymak haksızlık olur.
Bir hususa daha değinmek isterim. İslam âleminde felsefeyi Kindi’den sonra sürdüren ve yayan da Türkler olmuştur. Meşşai ekolünün en tanınmış iki düşünürü Farabi ve İbn Sina Türktür. Bu düşünürler Türk akılcılığını devam ettirmişlerdir. Ayrıca bağnaz olmadıklarından İslam felsefesine yeni bir yorum da getirmişlerdir. Bunların eserleri bir sıralar Batı âlemini de etkilemiştir. Farabi’nin İhsa al-Ulum’u ve Kitab al-Musiki’si, İbn-i Sina’nın al-Kanun fi’t-Tıbb’ı ve Şifa’sı Latinceye çevrilmiştir.
Esasen Türk felsefesi iki doğrultuda gelişmiştir. Birincisi değindiğimiz gibi akılcı doğrultuda olmuştur. İkincisi tasavvufî doğrultuda gelişmiştir. Ahmet Yesevi ekolü özellikle tasavvufçu felsefenin gelişmesinde etken olmuştur. Bu ekolün zamanla yorumları sezgiye dayalı Türk felsefesinde ölmez eserlerin doğmasına neden olmuştur. Bu felsefenin temsilcileri arasında Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus ve Nesimi gibi büyük düşünürleri sayabiliriz. Zamanla medrese katı görüşlere kaydıkça düşünürler görüşlerini tasavvufi dizeler içinde sergilemişlerdir.
1547 de medreselerde felsefe yasaklanmış, müsbet bilim en az düzeye indirilmiştir. Ancak halkın yetiştirdiği düşünürler şiir söyleyerek felsefe yapmağa devam etmişlerdir. Tanzimattan sonra felsefi gelişme yeniden başlamıştır.
Sön sözümüzü bitirmeden önce Türk insancılığına da değinmek isterim. Tarih boyunca hümanizma yapan düşünürler olmuştur. Özellikle Roma’lı Stoa’cılarda hümanizma gelişmiştir. Rönesans hareketine, bu hareket dolayısıyla Grek ve Latin kültürüne dayalı sanatta ve fikirde uyanma girişimlerine hümanizma diyenler olmuştur. Martin Luther ve Calvin’in yaptığı dinde yenileşme hareketini yine hümanizm diye niteleyenler görülmüştür. Hatta 18. yüzyıl aydınlanma felsefesi hümanizm olarak değerlendirilmiştir.
Bir de Türk hümanizmi, insancılığı vardır. Ancak bu hümanizma dağıtıcı değil, birleştiricidir. Bu hümanizmde Türk düşüncesi, Türk töresi, Türk hoşgörüsü ve ahlâkı egemendir. İşte Yunus’un, Mevlana’nın ve Hacı Bektaş Veli’nin bu esprisi, Türk kültürünün Anadolu’da ve başka yerlerde sevilmesini ve egemenliğini sağlamıştır. Üstelik Yunus, Türkçe yazmış, Hacı Bektaş Veli dualarını Türkçe yapmıştır. Bunlar felsefelerini Türkçe olarak anlatmışlardır. Türk insancılığı, bir yönü ile milli değerleri dile getirmektedir. Öteki yönü ile de insanlığa açık bulunmaktadır. Bu nedenle Türkleri barbar sayan tarihçiler Türk felsefesini iyi araştırmalıdırlar.
Türk felsefesinin genel özelliklerine değinmiş bulunuyoruz. Ancak her Türk düşünürünün kendine özgü felsefi özellikleri de vardır. Dileğimiz düşünürlerimizin ilkin kendi yurdumuzda, sonra da bütün dünyada iyi tanıtılmasıdır. Böylece kültürümüzün etkinliği daha iyi gösterilmiş olacaktır. Esasen kültür tarihimizde dil, tarih, din ve sanatın yanında düşünürlerimizin felsefesinin de önemli yeri vardır. Özgür bir düşünceyle doğruyu ve gerçeği araştırmada ve çağdaş uygarlığın üzerine yükselme amacında elbette felsefe kültürünün de değeri küçümsenemez. Bu nedenle kendi çocuklarımıza felsefi kültürümüzü de iyi tanıtmak gerekir.
…”
Prof.Dr.İbrahim Agah Çubukçu’nun Hayatı
(Bu kısımdaki bilgiler: https://www.ttk.gov.tr/onceki-baskanlar/agah-cubukcu/)
1928 yılında Adana / Kadirli’de doğdu. İlahiyat Fakültesi’ni bitirerek İslam Felsefesi konusunda doktora yaptı (1955). Asistan olarak göreve başladığı AÜ. İlahiyat Fakültesi’nde doktorasını verdi. Sorbonne Üniversitesinden 1962 yılında mezun oldu. 1969 da Profesörlüğe yükseldi. Aynı yerde öğretim üyeliğini sürdürdü (1989).
Hacettepe Üniversitesi’nde Türk Düşünce Tarihinde Felsefe dersleri veren Çubukçu, Kültür Bakanlığı’nın bazı kurullarında danışmanlık, A.Ü. Senatosunda iki dönem senatörlük görevinde bulundu. Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu Başkan Vekilliği ve İta amirliği yapan Agah Çubukçu 21 Ocak 1993 – 23 Eylül 1993 tarihleri arasında Türk Tarih Kurumu’nun Başkan Vekili olarak görev yaptı.
1984-1990 yılları arasında Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu Üyeliğinde, 1994-1997 yılları arasında da RTÜK Üyeliğinde görev aldı. RTÜK Başkanlığı da yapan Çubukçu 1994-1997 yılları arasında A.Ü. İlahiyat Fak. Felsefe Din Bölüm Başkanlığı’nı da yürüttü.
Bilimsel inceleme ve araştırmalarının yanısıra, ilahi biçimindeki şiirlerinde dinsel aydınlanmayı ve dinsel kültürün getirdiği ruh temizliğini işledi. Şiirlerinin dışında toplumsal konularda eserler yayımladı.
Bazı Eserleri:
• Gazzali ve Batınılik,
• Gazzali ve Şüphecilik,
• İslam Felsefesi’nde Allah’ın Varlığının Delilleri,
• Mezhepler, Allah ve İslam Felsefesi’yle İlgili Makaleler,
• Gazzali ve Kelam Felsefesi,
• İslam’ın Temel Bilgileri,
• İslam’da Ahlak ve Mutluluk Felsefesi,1971
• İslam Düşüncesi Hakkında Araştırmalar, 1974
• İslam Düşünürleri,
• İslam’da Ahlak ve Manevi Vazifeler,
• Yunus Emre ve Düşüncesi,
• 40 Hadis ve Yorum,
• Türk İslam Felsefesi,
• Türk Düşünce Tarihinde Felsefe Hareketleri,
• Türk-İslam Kültürü Üzerine Araştırmalar ve Görüşler,
Deneme:
• İnsan ve Mutluluk Üzerine Denemeler,
Şiir:
• Neyleyim,
• Susma Bülbül,
• Garip Çeşme,
• Dilek,
• Zambak,
• Evrende İnsan,
• Çıra,
• Bahar,
• İlden İle Şiirler,
Bilgedunyali.com web sitesinde yer verdiğimiz gerçekten seçkin yapıtlara bir yenisini daha eklemekten gururluyuz.
Aşağıdaki PDF dosyanın görüntülenmesi internet hızınıza bağlı olarak biraz zaman alabilir. Lütfen bekleyin!