ÖLÜMSÜZ İNSAN BEYNİ İLE HERŞEY DEĞİŞECEK
Last Updated on 20/03/2024 by ahmet can ayışık
İnsan beyni bir bilgisayara yüklenebildiğinde, insanlığın kaderi sonsuza kadar değişecek ve ölümsüzlük hayali de gerçek olacak. İnsan beyninin bilgisayara yüklenmesi dediğimiz, aslında insan bilincinin bir organik ya da inorganik ortama kopyalanması…
Beynimizin inanılmaz karmaşık bir yapısı var. Bir nöronun ateşlenmesi eylemi bile son derece karmaşıkken, milyarlarca nöronun sürekli çalışması işin zorluk boyutunu en üst düzeye taşıyor.
Biraz daha bilimsel yazarsam, İnsanlar, her biri diğer hücrelere yaklaşık bin bağlantılı tahmini yüz milyar nörona veya beyin hücresine sahiptir. Ayrıca, insan beyninin yeni bağlantılar ve nöronal devreler geliştirme yeteneği vardır. Bu yetenek, nöroplastisite olarak adlandırılır ve nöroplastisite insanın öğrenme becerisini etkileyen önemli bir faktördür.
Böyle bir kopyalama işlemini başarabilmek için veri yığınlarından oluşan inanılmaz bir koleksiyon olan beynin nasıl çalıştığını tam olarak bilmemiz gerektiği açık.
Ama ya duygular?
Ya rüyalar?
Ya mantık yürütme süreçlerinin işleyişi?
Mevcut hesaplama ve yapay zeka sistemleri ile henüz imkansız gibi görünen en önemli biyolojik unsurumuzun “örneklenmesinin başarılmasından” söz ediyoruz. Belki, çok gelişmiş “kuantum bilgisayarlar” bunu mümkün hale getirebilir. Ya da henüz ortada olmayan “gelişmiş organik bilgisayarlar…”
Bugün için yapay bilinç oluşturma ve bilgisayara aktarmayı başaramamış olsak da günümüzdeki yapay zeka sistemlerinin hızlanan ilerlemesi beni bu konuda umutlandırıyor.
Yetmiyor…
Nörobilim alanında çok daha büyük ilerlemeler olması gerekiyor. Nörobilim, insan beyni ve sinir sisteminin yapısını, işlevini inceleyen bilim dalı. Nörobiyoloji, nöropsikoloji ve bilişsel bilim gibi alt dalları var. Üstelik evrimsel, tıbbi ve hesaplama yönleri de dahil olmak üzere, sinir sisteminin tüm bilimsel yönleriyle ilgilenen çalışmaları kapsıyor.
Yazdığımın çok basit olmadığını ve bugünden yarına gerçekleşmeyeceğini ben de biliyorum. Fakat, insanlığın ölümsüzlük yolunda “doğru” ilerlemesinin bu yönde olduğuna inanıyorum. Sonuçta, insan beyni de bir bilgisayar gibi. Organik bir bilgisayar aslında. Bir yanda girdiler, diğer yanda çıktılar var. Bütün fiziksel girdiler ve duyusal veriler alınıyor, depolanıyor, bir kısım hesaplamalar sonucunda davranışlarımıza, düşüncelerimize dönüşüyorlar. Biz bir gün bu süreci tam olarak haritalandırabilirsek, beynimizi kişisel bilincimiz ile birlikte gelişmiş bir bilgisayar ortamına kopyalamayı da başarabiliriz.
Bilim insanları RNA yoluyla bir deniz salyangozunun hafızasını diğer bir salyangoza transfer etmeyi başardı. Bu konuda inanılmaz bilimsel çalışmalar yapılıyor. İnsan hücreleri arasında mesaj taşımakta kullanılan RNA molekülü ile genetik hatıra transferi yapabilen organik bilgisayarların geliştirilmesiyle anlattığım süreç hızlanabilir.
Diğer yandan; basitleştirerek ele aldığımızda temel fonksiyonlarda benzerlik bulunsa da bugünkü bilgisayarlar ile beyin arasında çok büyük yapısal birkısım farklılıklar olduğu da kesin.
Birinci olarak, beyin, biyolojik evrime açık organik yapılı bir organdır. Bilgisayarlar ise insan mühendisliğinin tasarımsal ürünüdür ve inorganik yapılıdır. Organik yapıların çalışma ilkeleri, inorganik yapılılardan oldukça farklıdır ve inorganik yapılar biyolojik evrimden geçmezler. Organik yapılarsa inorganik yapılar kadar uzun soluklu var olamaz. Bir bilgisayar ile bir beyin arasındaki en önemli fark; bilgisayarın insanlar tarafından, insanlar için insanların istek ve ihtiyaçları doğrultusunda yaratılmış bir makine olmasıdır. İnsanlar, bir bilgisayarın her bir parçasının tam olarak nasıl çalıştığını anlayabilirler, çünkü onu kendileri yaratmışlardır. Beyin ise muhteşem bir yaratılış ve milyonlarca yıla yayılan bir evrimsel gelişim ürünüdür. Bu nedenle, beynin ne tip bir bilgisayar olduğunu insanlık henüz çözememiştir.
İkincisi, bilgisayarlar statik bir yapıya sahiptir. Bir bilgisayarı oluşturan bileşenler sabittir. Bileşenlerden biri bozulduğunda bilgisayar işlevini yapamaz hale gelir. Beyin ise, organik bir organ olduğundan, beyindeki sinirsel bozulmalarda bile işlevini sürdürebilir. Hatta, beynin kendini onarabilmek üzere diğer bölümleri, eksik kalan işlevleri tamamlayacak şekilde yeniden yapılandırılabilir.
Üçüncüsü, beyinde her an yepyeni bağlantılar kurulur, var olan bağlantılar bozulurken, beyin normal şekilde fonksiyonlarını sürdürür. Yeni bir şey öğrenirken, diğer işlevleri durmaz. Günümüz bilgisayarlarında ise bu tarz bir “aktif yeniden yapılandırma” mümkün değildir. Bir bilgisayarı geliştirmeniz ya da onarmanız için o bilgisayarı durdurmanız ve bilgi akışını kesmeniz gerekir. Bir bilgisayar çalışırken, bir devreyi söküp bağlantıları yeni bir yere takacak olsanız o bilgisayar çalışmaz ya da çalışmasında kesinti olur.
Elbette, İnsan beynini insan bedeninden ayrı bir ortama transfer ettiğimizde, insan bedeninin yaşamasından ayrı bir “yaşam biçimi” ortaya çıkacağını da öngörmemiz gerekiyor. Kopyalanmış beyin/bilinç ile özgün beyin/beden aynı zamanda paralel olarak var olabileceği gibi kopyalanmış bilinç, özgün beyin/bedenin ölümünden sonra da var olmayı sürdürebilecektir. Bu durumda, kopyalanmış beyin/bilince yeni bir fiziksel beden hazırlanabileceği gibi sadece “sanal/dijital” boyutta varlığını sürdürebilmesi de mümkün olabilecektir. Bu mümkün olduğunda, insanlığın çok farklı başka tartışmaları da yapıyor olması gerekiyor. Ama, bugünden o tartışmaları yapmak çok anlamsız olduğundan, tartışılması gereken diğer konuları “pas” geçiyorum efendim!
Tam bu noktada, yani, kopyalanmış bilincin ayrı bir fiziksel bedenlendirilmesinin araştırılmasında, robotbilimciler devreye giriyor. Günümüzden geleceğe robotbilimde, insan gibi düşünen robotlar yapmak için insan beynine benzeyen organik işlemciler kullanan robotların geliştirilebileceğini tartışıyorlar. Buna “wetware” yani “ıslakdonanım” adını verdiler bile…
Samsung ve Harvard Üniversitesi araştırmacıları, insan beynine yerleştirilebilecek “nöromorfik çipler” geliştirebilmek ve “beynin sinirsel bağlantı haritasını belleklere kopyalamak” için ortaklaşa çalışmalar yapıyor. Bu çalışmalarda başarılı sonuçlar alınması, insan beyninin kopyalanmasına giden yolun açılması demek.
Yapay zekalar ve robotbilim hızla gelişiyor ve yaygınlaşıyor olsa da bu konudaki, teknolojimiz ve bilimimizin kat etmesi gerek uzun bir yol olduğu açık.
Sonuçta, milyarlarca yıllık muhteşem bir yaratılışı ve evrimsel gelişimi, insanlığın yaklaşık 100 yıllık bir bilimsel çalışması ile başarılı şekilde taklit etmesini kimse beklemesin. Bu çalışmalar uzun sürecektir. Fakat, gidiş o yönedir ve bu gerçekleştiğinde, ölümsüz beyinlerimizin çok uzun gezegenler arası yolculuklarının da kapısı açılacaktır. Hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağı zaman işte o zamandır.