DOLARİZASYON NEDİR?
Last Updated on 14/10/2024 by ahmet can ayışık
Dolarizasyon, paranın değer saklama, hesap birimi olma ve ödeme aracı olma gibi temel işlevlerini yerine getirmek üzere, yabancı paranın yerli paranın yerini almasıdır. Dolarizasyon olgusu ile ilgili yabancı literatürde yukarıdaki tanıma benzer tanımlar yapılmakla birlikte, bazı çalışmalarda dolarizasyon kavramı doğrudan doğruya resmi dolarizasyonu ifade edecek şekilde kullanılmaktadır.
Türkçe literatürde “dolarizasyon” kavramı ile eş anlamlı olarak genellikle “para ikamesi” kavramı kullanılmaktadır. Yabancı literatürün bir kısmında da aynı durum söz konusudur. Ancak, aşağıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere dolarizasyon kavramı para ikamesi kavramı ile tamamen aynı anlama gelmemektedir.
Para ikamesi denildiğinde, “halkın yasal anlamda yerli parayı kullandığı varsayılsa da pahalı mallar için ödeme yaparken döviz kullanması durumu” anlaşılmalıdır.
Dolarizasyonun Türleri
Dolarizasyonun -ekonomi yazınında yaygın kabul gören tanıma göre- üç türü vardır:
Gayriresmi dolarizasyon: Genellikle yurt dışında tutulan yabancı hisse senetleri ve diğer parasal olmayan varlıklar, yurt dışındaki yabancı mevduatlar, yurt içi bankacılık sistemindeki yabancı mevduatlar, cüzdanlardaki ya da yastık altındaki yabancı banknotlar mevcutsa resmi olmayan dolarizasyonun varlığından söz edilir. Birçok çalışmada geçen “para ikamesi” kavramı, dolarizasyonun gayriresmi dolarizasyon aşamasını ya da türünü anlatır.
Yarı resmi dolarizasyon: Bu tür dolarizasyonda yabancı para yasal kabul görmekte ve banka mevduatlarındaki payı yüksek olmaktadır, ama bununla birlikte ücret, vergi ödemeleri ve günlük harcamalarda yerli paranın yanında ikincil bir rol oynamaktadır. Bazı ülkelerde yabancı para büyük ölçüde yasal ödeme aracı olarak kullanılırken, ulusal para ikinci derecede bir rol üstlenmektedir ki, bu duruma da“ikili (çift) parasal sistem” denilmektedir.
Resmi dolarizasyon ya da tam dolarizasyon: Yabancı para yasal olarak özel ve egemen bir statüye sahip olduğunda ortaya çıkmakta, bu durumda hükümet yabancı parayı yasal anlamda ana ödeme aracı olarak kabul etmekte ve kendi ödemelerinde kullanmaktadır.
Ekonomi yazınında yer alan iki dolarizasyon türü ayrımı daha vardır:
- Bunlardan birincisine göre, dolarizasyon, kısmi dolarizasyon ve tam dolarizasyon şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Bir ülkede yabancı bir para birimi, paranın değer saklama, hesap birimi olma, ödeme aracı olma şeklindeki üç klasik fonksiyonundan birini yerine getirmede kullanılıyorsa, o ülkede kısmi dolarizasyon vardır. Ancak, bir ülke, madeni para dışında kendi parasının kullanımını tamamen bırakırsa, o ülkede tam dolarizasyon sözkonusudur.
- İkinci ayrımda ise kullanımlarına göre dolarizasyon üç türe ayrılır: Ödeme dolarizasyonu dövizin ödeme aracı olarak kullanılmasından kaynaklanır. Finansal dolarizasyon ülke vatandaşlarının finansal varlıklarını döviz cinsinden tutmasından kaynaklanır. Reel dolarizasyon ise fiyat ve ücretlerin yabancı para cinsinden belirlenmesi durumudur.
Dolarizasyonun Nedenleri
Dolarizasyon olgusunun ardında başlıca üç unsur vardır: Bunlardan ilki makroekonomik istikrarsızlık, ikincisi düzenleyici çerçevedeki aksaklıklar ile piyasa yapısındaki eksiklikler, üçüncüsü ise istikrarsızlığın hem nedeni hem de sonucu olarak ortaya çıkan, güvenilirlik kaybı/eksikliğidir.
- Bu çerçevede dolarizasyonun öncelikle, istikrarsız bir makroekonomik ortama verilen doğal bir tepki olduğunu ve istikrarsızlığa karşı bir korunma güdüsünden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Gerek iktisat yazınının gerekse başta Türkiye olmak üzere ülke örneklerinin ortaya koyduğu gibi, makroekonomik istikrarsızlığın birincil kaynağı ise yüksek ve oynak enflasyondur.
Yüksek enflasyon ortamı; ulusal paranın yabancı paralar karşısında alım gücünün düşmesine yol açtığından, satın alma gücünün azalmasından korunmak amacıyla yabancı paranın tercih edilmesine yol açmaktadır. Özellikle uzun yıllar enflasyonla yaşamış ekonomilerde bu etki son derece belirgindir.
İktisat yazınında, yüksek bütçe açıkları sonucunda oluşan kamunun yüksek ve kırılgan borç stoku hem makroekonomik istikrarsızlığın hem de dolarizasyonun bir diğer önemli nedeni olarak görülmektedir. Bilindiği gibi yüksek bütçe açıkları ve kırılgan kamu borç dinamikleri, bir yandan kamu borçlanma gereğinin yüksek seyretmesine neden olurken, diğer yandan da borçlanma sırasında ödenen risk primini yükseltir. Ayrıca, yurtiçi tasarruf oranlarının, ülkemizde de olduğu gibi, düşük düzeyde olduğu ülkeler zorunlu olarak dış kaynaklara/borçlanmaya başvurmak zorunda kalmakta ve yabancı para cinsinden dış borcun artması dolarizasyonu da artırmaktadır. Diğer yandan, yüksek risk primleri, düşük tasarruf eğilimi ile birlikte, özel sektörün yurtiçi piyasalardaki rekabet şartlarını olumsuz etkilemektedir. Sonucunda, özel sektör zamanla borçlanma piyasalarında kamu ile rekabet edemez ve yurtiçinden kaynak sağlayamaz hale gelmektedir (crowding-out). Bu durum, özel sektör borçlanmasında da yabancı paranın ağırlığının önemli ölçüde artmasına yol açarak dolarizasyonun nedenlerinden biri haline gelmektedir. Benzer şekilde iktisat yazınına 1999 yılında Eichengreen ve Haussmann tarafından tanıtılan bir kavram olan ve yurtdışında ulusal paraları cinsinden ve uzun vadeli borçlanamayan ülkeler için kullanılan “temel günah (original sin)” sorunu da dış borcun yabancı para cinsinden ağırlığının artmasına yol açmakta ve dolayısıyla dolarizasyon sürecine olumsuz katkıda bulunmaktadır. Öte yandan, Levy-Yeyati’nin 2003 yılında yaptığı çalışmada ifade ettiği gibi, literatürde “zaman tutarsızlığı (time inconsistency)” olarak adlandırılan kavram da dolarizasyonla yakından ilişkilidir. Zaman tutarsızlığı; hükümetlerin daha düşük enflasyon ortamında borçlandıktan sonra, sürpriz enflasyon yaratarak borç yükünü reel olarak azaltmaya eğilimli olmalarıdır. “Zaman tutarsızlığı” endişesinin yüksek olduğu bir durumda, politika yapıcıları ulusal para yerine yabancı para cinsinden borçlanmayı tercih ederek sürpriz enflasyona yol açacak politikalar izlemeyecekleri ve bu tür bir politikanın kendilerine de maliyeti olduğu mesajını vermek isterler. Dolayısıyla, kamu borcunun dolarizasyonu, kimi zaman kamunun bilinçli bir tercihi olarak da karşımıza çıkabilmektedir.
- Dolarizasyonun ortaya çıkmasında etkili olan ikinci unsur, düzenleyici çerçevedeki aksaklıklar ve piyasa eksiklikleridir. Yabancı para cinsinden mevduatlara verilen devlet garantisi/sigortası, özellikle tüm mevduatı kapsayacak şekilde olduğunda, bu duruma bir örnek teşkil etmektedir. Böyle bir durumda, finansal kriz ve devalüasyon sonucunda kur riski ve diğer nedenler ile geri ödeme yeteneğini kaybeden firmalar yüzünden bankaların iflas etmesi halinde, yabancı para mevduat sahipleri ödememe riskine karşı korunmuş olmaktadırlar. Bu tür bir yapı, aynı zamanda, bilançolarındaki yabancı para mevduatının değerini garanti ettiği için, bankaların piyasa değerini yükseltmektedir. Bu nedenlerle, finansal sistem ya da bankacılık sistemi, ulusal para karşısında yabancı parayı daha cazip kılıcı uygulamalara yönelebilmekte; bu da dolarizasyonu teşvik etmektedir. Benzer şekilde; vergi, ceza oranı gibi düzenlemelerde ve piyasa uygulamalarında ulusal para ile işlem yapmanın maliyetinin, yabancı parayla işlem yapmanın maliyetine göre daha yüksek olması da yabancı para kullanımını yani dolarizasyonu teşvik edebilmektedir.
- Makroekonomik istikrarsızlık ve eksik düzenleyici çerçevenin bir sonucu olan ekonomi politikalarına olan güven kaybı/eksikliği, dolarizasyonun nedenleri arasında ele alınması gereken üçüncü unsurdur. Yüksek ve kronik enflasyon sonucu erozyona uğrayan para politikası güvenilirliği; kamunun ödeme yeteneğine ilişkin risklerin artması ve ekonomi politikalarına inancın kaybolması ile birlikte, makroekonomik istikrarsızlığın bir uzantısı olarak dolarizasyonun ortaya çıkmasında son derece etkilidir. Güvenilirlik kaybı, özellikle düzenleme aksaklıkları ve piyasa eksiklikleri sonucunda gelişen ahlaki çöküntü ile birleştiğinde, ciddi boyutta dolarizasyona yol açabilmektedir. Bu duruma bir örnek olarak, döviz kuru riskine karşı hükümetler tarafından garanti verilmesi ve sonrasında ortaya çıkan ahlaki çöküntü verilebilir. Diğer bir ifadeyle, ulusal parada olası büyük değer kayıpları karşısında hükümetler tarafından kurtarılacaklarını düşünen ekonomik birimler, yabancı para cinsinden borçlanırken risk yönetimi ilkelerine uygun davranmayabilirler. Hükümetler de genellikle bu şekilde bir kurtarma olmayacağını önceden ve doğrudan açıklamadıkları için, döviz kurlarının kontrol edildiği bir rejimin seçilmesi, örtük bir kurtarma açıklaması olarak algılanabilmektedir. Bu şartlar altında yüksek döviz rezervi seviyesi ve sabit veya öngörülebilir döviz kuru rejimleri, dolarizasyonu teşvik edebilmektedir.
Türkiye’deki Dolarizasyon
Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiren dolarizasyon türü temelde kısmi dolarizasyondur. Kısmi dolarizasyon; bir ülkede ekonomik birimlerin, yüksek enflasyon ortamında ulusal paranın değer kaybından korunmak amacıyla, ulusal para cinsinden finansal varlıklar yerine yabancı para cinsinden finansal varlıkları seçmeye başlamasıyla ortaya çıkmaktadır.