Last Updated on 03/04/2023 by ahmet can ayışık
Egonuz Ders Almanıza Engel Olmasın.
Her başarı yolcusu kendisini başarılı görür.
Ego, kısaca insanı diğerlerinden ayırt etmeyi sağlayan ben bilinci, içsel olarak işleyen bir referans noktası ve en temel benlik mekanizmasıdır…
Lev Tolstoy (1828-1910) nasıl demiş:
“EGO, herkesten daha iyi ve zeki olduğunuza inanmaktır.”
Biz de diyoruz ki:
“Kendime birazcık aşığım. İşte bütün mesele bu!”
Anlık başarı o andaki duruma göre, dönemsel başarı o dönemdeki performansa göre, sonuçsal başarı da hedeflenen sonuca göre sağlanan sonuç karşılaştırılarak yapılan değerlendirmeleri içerir.
Başarılı oldum diyebilmek için her durumda yola devam edebilme eylemi gerekir. Hepimiz doğduğumuz andan başlayarak, yaşamın çeşitli alanlarındaki “başarı yolcularıyız.”
Uzun yıllar süren iş hayatında, belirli bir anda başarılı olan ama sonuçta başarısız olan birçok başarı yolcusu tanıdım.
Her birinin farklı yol hikayeleri vardı.
Önce yol ve yolcu derken neyi anlatmak istiyorum onu yazayım.
Yol; herhangi bir ortamda ve zamanda, bir noktadan diğer bir noktaya gitmek için tanımlanmış/kurallanmış kapsamda aşılan uzaklıktır. Tanımlanma/kurallanma kişisel olabilir, kurumsal olabilir; içsel olabilir, dışsal olabilir; yalın olabilir, karmaşık olabilir. Herhangi bir ortam; katı/sıvı/gaz, fiziksel veya ruhsal olabilir; yani maddi ya da manevi olabilir. Yaptığım tanım kapsamının öznesi “yolcu”dur. eylemi ise “yolculuk yapmak”tır.
Başarı denilen şey de genel anlamda “yola devam edebilmektir.”
Bu tanım, TEM otoyolunda aracınızla yaptığınız seyahati de üniversiteyi bitirip/bitirmeden adım attığınız kendi işinizi de bir şirketteki yada iş hayatınızın bütünündeki yolculuğunuzu da içine alır.
Her zaman için birden çok yol, her zaman için birden çok yöne yolculuk imkanı vardır. yol hikayelerinin de acı ve mutlu bitenleri, kısa veya uzun sürenleri vardır.
Elbette, yola devam edebilmekte asıl olan, yol kazalarından kaçınmayı başarabilmektir öncelikle. Fakat, yolcunun kendisinden veya çevresinden kaynaklanan çok çeşitli etkiler sözkonusu olduğundan, yolcunun kendisinin ya da diğerlerinin kazaya sebep olması her zaman mümkündür. Dolayısıyla, kaza sebeplerinin objektif analizi yapılmadan kazaya uğrayan yolcunun sorumlu tutulması da aşırı basit bir yaklaşımdır bana göre.
Aracınızla seyahat ederken ve tüm kurallara uyarken, bir başkasının gelip aracınıza çarpması durumu da olasılıktır yani…
Bu nedenle, yol kazasının bu kapsamda olanlarını hariç tutarak devam ediyorum.
Genellikle, her başarı yolcusu kendini başarılı görür. Yani, kendi yolculuk hikayesinin baş kahramanı olarak kendisini görür/gösterir.
Fakat, bu da tam doğru değildir birkaç nedenle…
Bir kere, kaza yapmamış olmanızın, sizin davranış ve performansınıza bağlı olduğu kadar sizin dışınızdaki koşullarla da ilgili olması nedeniyle böyledir. Gerçekten kaza yapmamanızda dışsal koşullar çok önemli rol oynamış olabilir. Bu durumda, başarının ne kadarı sizindir?
“Siz mi başardınız, yoksa başarmanızı onlar mı sağladı” durumu yani…
İkinci farklı durum kaza yaptığınızda ortaya çıkar: Mutlu bitmeyen yol hikayelerinin kahramanları, genellklie yola devam edememelerinin sorumlusunu yolun/diğer araçların/diğer sürücülerin yada çevresel koşulların/ortamın kötülüğüne bağlarlar. Kendileriyle ilgili olan her unsur mükemmeldir veya mükemmele yakındır. Ama diğer nedenlerle kazanın olduğunu, yola devam edemediklerini anlatırlar. Bir yansıtma mekanizması sözkonusu olur.
Evet; kaza olmamışsa tamamen kendilerinden, kazaya uğramışlarsa tamamen dışarıdakilerden ileri gelmiştir derler.
Yol kazası yapan bu başarı yolcularının bir kısmı başka yollarda yeni yolculuklara da başlarlar. Yeni yolculukların bir kısmı devam eder. Güzel yolculuklar da ortaya çıkabilir. Bir kez yoldan çıkma, diğer yoldan çıkmaları gerektirmez. Bir kez yolda kalan, başlayacağı diğer bir yolda yola/yolculuğa devam edebilir. Başka bir yolda işler iyi görünüyorsa yine kendisi çok başarılıdır, kahramandır.
Gerçekten böyle midir ?
“İyilikler hep insanın kendinden, kötülükler hep insanın dışından mı gelir?”
Ne büyük bir yanılsama!
Aslında gerçek, insanın yanlış formatlanmış egosundadır. Ben merkezli öz insana olayları böyle algılatır. Ya da insan, bilerek diğerlerince böyle algılanmasını sağlamaya çalışır.
Ego, kısaca, bir insanı diğerlerinden ayırt etmeyi sağlayan ben bilincini ifade eder. İnsanın hem özne boyutunu tanımlayan irade, bilinç ve vicdanı hem de onun nesne boyutunu tanımlayan, dürtülerini, iç isteklerini, tutkularını, içsel enerji kaynaklarını kapsayan dinamik bir matris olarak çevresel uyaranları/bilgileri süzen/yapılandıran işlemler dizisini anlatır. İnsan, egosu aracılığıyla çevresel uyarıları süzer/kontrol eder ve cevap üretir.
Ego, hem öznel hem de toplumsal yaşamında, bireyin kendini tanımlayıp, anlamlandırabileceği ve koruyabileceği içsel olarak işleyen bir referans noktası ve en temel benlik mekanizmasıdır. İnsan benliğinin bir bileşeni olan ego, sosyal çevreye uyum/uyumsuzlukla ve sosyo-kültürel etkilerle değişip yapılanan benlik katmanıdır.
“Benlik ise; kişinin kendi kimliği, yetenekleri, sınırları, değer yargıları, amaçları, vb. gibi kendisi hakkında algılayabildiği görüşlerinin, duygularının ve tutumlarının tamamı, bireyin kendisine ilişkin tanımı, kendisine ilişkin zihinsel tablosudur.”
Güneş balçıkla sıvanmaz!
Sonuçta egolarına uyarak böyle davrananlar sadece kendilerini aldatır. Üstelik, kendi kahramanlık hikayelerinin, aslında kendi egolarının hayal ürünü olduğunu, kendileri dışındaki insanların önemli bir kısmı farkedebilirken, bu yola başvurmalarının hatalarından ders alma imkanını da ortadan kaldırıyor olabileceğini de farketmeyebilirler.
Tam da burada gelelim narsizm kavramına…
Neden?
Çünkü, narsizm ve ego bir arabaya koşulan iki at gibidir. Koşuldukları arabayı birlikte götürürler gittikleri yere.
Narsizm; kişinin kendi bedensel ve ruhsal benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık demek. Sözkonusu hayranlık ve bağlılığın ileri boyutta olmasına da “narsistik kişilik bozukluğu” adı veriliyor.
Psikiyatristlere göre bir hastanın narsist olarak değerlendirilmesi için aşağıdaki dokuz bulgudan en az beşine sahip olması aranıyor:
- Büyüklenir, başarı ve yeteneklerini abartır.
- Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ya da yüce bir sevgi hayalleriyle uğraşır.
- Herkesi kıskanır.
- Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna inanır.
- Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş tavırlar sergiler.
- Her iyiliğin hakkı olduğu duygusu içerisindedir.
- Kendi çıkarı için diğerlerini kullanmaktan çekinmez.
- Empati yapamaz.
- Çok beğenilmek istek ve saplantısına sahiptir.
Yukarıdaki 9 bulgudan 5’ine sahip olan narsistler için “narsistik kişilik bozukluğu”ndan söz edilebilmesi için çok önemli bir kriterin daha mevcudiyeti gerekiyor: “bu özelliklerin kişinin kendisi ya da etrafındakilere zarar verecek şekilde tezahür etmesi.”
Dikkat edin, egonuz ve narsizminiz ders almanıza engel olmasın!