BİLGE TONYUKUK YAZITI’NIN DİKİLİŞİNİN 1300.YILI: 2020
Last Updated on 20/06/2024 by ahmet can ayışık
UNESCO Yürütme Kurulunda Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Özbekistan ve Türkiye’nin desteğiyle alınan karar gereğince 2020 yılı, Bilge Tonyukuk Yazıtı’nın dikilişinin 1300.yıldönümü olarak kutlanacak.
Yazıt, İlteriş Kağan‘ın isyanına katılarak, Bilge Kağan devrine kadar devlet idaresinin baş yardımcısı olarak kalan büyük Türk devlet adamı ve başkumandanı Tonyukuk‘un ihtiyarlık döneminde, kendisi tarafından diktirilmiştir. Tonyukuk’un ağzından Göktürk dilinde yazılmıştır. M.S. 646 ile 726 yılları arasında yaşamış olan Tonyukuk, dört Göktürk hakanının veziri ve savaşta generali olmuştur.
Tonyukuk Yazıtı, halen ayakta olan dört cepheli iki ayrı taştan oluşmaktadır. Birinci ve daha büyük olan taşta 35, ikinci taşta ise 27 satır bulunmaktadır. Bu yazıtın (abidenin) yazıları, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarındakinden daha özensiz ve okunaksızdır. İkinci taş, birinciye göre daha çok yıpranmıştır. Ne zaman dikildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, Bilge Kağan‘ın hükümdarlık yaptığı 716 – 734 yılları arasında dikildiği düşünülmektedir.
Yazıtın ilk 47 satırında Tonyukuk; İlteriş Kağan ile Kapagan Kağan’ın dönemlerinden, sonraki satırlarda ise hem kendisinden hem de Göktürk tarihinden söz etmektedir.
Bilge Tonyukuk Yazıtı’nın Bugünkü Türkçe İle Anlamı
Birinci Taş, Batı Yüzü
Ben Bilge Tonyukuk’um. Kendim Çin ülkesinde doğdum. Türk budunu/milleti Çin’e bağlı/tutsak idi.
Türk budunu bir baş/han bulamadan Çin’den ayrıldı, bir baş buldu. O başı bırakıp Çin’e yine döndü. Tanrı şöyle demiş: “Baş/han verdim, Başını bırakıp geri döndün/hanını bırakıp tutsak düştün. Döndüğün için Tanrı seni öldürmüştür”. Türk budunu öldü, eridi, yok oldu. Türk sir/soy/birleşik budununun yurdunda boy kalmadı. Uzakta, dışarıda/ormanda kalmışlar, toparlanıp yediyüz oldular. İki bölüğü atlı, bir bölüğü yaya idi. Yediyüz kişiye yol göstereni, büyüğü şad idi. Katıl/danışman ol dedi, katılanı/danışmanı ben oldum: Bilge Tonyukuk. Bu şadı kağan mı kılayım dedim. Düşündüm. Arık boğa ile semiz boğa arkada oldukça; semiz boğa mı, arık boğa mı bilinmezmiş diye düşündüm. Tanrı akıl verdi; o şadı kağan kıldım. Boyla Bağa Tarkan ile İlteriş kağan olunca Güney’de Çin’i, Doğu’da Kıtay’ı, Kuzey’de Oğuz’u pek çok öldürdüler. Bilgesi, danışmanı ben kendim idim.
Çogay’ın Kuzeyi’nde Kara Kum(uğ)’da oturur idik.
Birinci Taş, Güney Yüzü
Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturur idik. Budunun boğazı tok idi. Yağımız/düşmanımız çevremizde ocak gibi iken biz ateş gibi idik.
Öylece otururduk. Yörük Oğuzlarından tanık/casus geldi.
Tanığın sözü şöyle idi: “Dokuz Oğuz budunu üzerine kağan oturmuş.” Çin yönüne Kunı Sengün’ü göndermiş, Kıtay yönüne Tongra Esim’i göndermiş. Şu haberi göndermiş: “Azıcık Türk bodunu/boyu/milleti var imiş; Kağanı alp/yiğit imiş; Danışmanı bilgili imiş. Bu iki kişi var oldukça seni, Çin’i öldürecek derim. Doğu’da Kıtay’ı öldürecek derim. Beni, Oğuz’u öldürecek derim. Çin Güney’den saldırsın, Kıtay Doğu’dan saldırsın, ben Kuzey’den saldırayım. Türk sir/soy/birleşik budunu yerinde dursun. Onun ilerlemesi dahi dursun, onu yok edelim.”
O sözü işitip gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. O nedenle kağanıma arza çıktım. Şunu arz ettim: Çin, Oğuz, Kıtay bu üçü birleşirse biz duracağız.Dışarıdan sarılmış gibiyiz. Yufka gücündekinin delinmesi kolay imiş. İnce gücündekini kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmesi zor imiş. İnce yoğun olsa kırmak çetin imiş. Doğu’da Kıtay’dan, Güney’de Çin’den, Batı’da Batılı’lardan, Kuzey’de Oğuz’dan gelecek iki üç bin erimiz var mı ki? Böyle konuştum.
Kağanım, ben Bilge Tonyukuk’un söylediklerini duydu. Gönlünce yönlendir dedi. Kök Öngü aşıp Ötüken Ormanı’na doğru orduyu yönelttim. İnek ve yük arabalarıyla Toğul/Togla (denilen yer)’da Oğuz geldi. Eri üç bin imiş. Biz iki bin erdik. Savaştık. Tanrı öyle istedi dağıttık. Irmağa döktük. Pek çoğu da kaçarken öldü. Ondan sonra Oğuz’un tümü (bize katılmak için) geldi.
Getirdim bütün Türk budunu’nu Ötüken Yeri’ne. Bilge Tonyukuk Ötüken’e konmuş diye işitip güneydeki budun, batıdaki, kuzeydeki, doğudaki budun (bize katılmak için) geldi.
Birinci Taş, Doğu Yüzü
İki bin erdik. İki ordumuz oldu. Türk budunu yaratılalı, Türk Kağanı tahta oturduğundan beri Şantung kentine, Taluy ırmağına ulaşmış olan yok imiş. Kağanıma söyleyip ordu gönderdim.
Şantung kentine, Taluy ırmağına değdirdim. Yirmi üç kenti kırdı. Uykularını burada bırakıp seferde/ Otağda yatıp kalktılar.
Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi.
Dahası Kırgız’ın güçlü kağanı düşmanımız oldu. O üç kağan sözleşip “Altun ormanı üstünde buluşalım” demiş. Öyle anlaşmışlar. “Doğu’da Türk Kağanı’na saldıralım” demişler. “Ona doğru saldırmazsak eninde sonunda o bizi öldürecektir…
“Kağanı alp/yiğit imiş. Danışmanı bilge imiş. Üçümüz birleşip üzerine yürüyelim. Hepsini yok edelim” demiş. Türgiş Kağanı “Benim budunum oraya ulaşır” demiş.“Türk budunu yine karışıktır” demiş. “Oğuz’u yine sıkıntıdadır” demiş.
O sözü işitince gece yine uyuyasım gelmez idi. Oturasım gelmez idi. Orada düşündüm.
İlk önce Kırgız üzerine yürümemiz daha iyi olur dedim. Kögmen’in yolu bir imiş, (ama) kapalı imiş diye işitip bu yoldan yürür isek yaramıyacak dedim.
… kılavuz istedim. Çöllü iz eri buldum.
Kendim az yerim, onu beslerim.
… ülkesinde bir yol varmış. Bir at yolu imiş. Onun (ile) gitmiş. Ona söyleyip bir atlı gitmiş diye o yolu yürürsek iyi olur dedim. Düşündüm. Kağanıma…
Birinci Taş, Kuzey Yüzü
…söyledim.
Ordu yürüttüm. “Attan in” dedim. Aktermil’i geçince at bindirdim. At üstüne bindirerek karı söktürdüm. Sonra atları yedeğe aldırıp yaya olarak ve ağaçlara tutunarak yukarı çıkarttım. Öndeki er…
Işbara geçidini aştık. Yobul (dağı)’u indik. On gecede yanındaki Tuğ’un berisine vardık. Kılavuz yeri şaşırıp boğazlandı. Bunalan Kağan “acele edin” demiş,
Anı suyuna vardık. Su boyunca aşağı gittik. Aş yemeğe attan indirdik. At(lar)ı iyice dinlendirdik, sayım yaptık. Gündüz de gece de koşturup vardık. Kırgız’ı uykuda bastık.
Uykularını mızrakla açtık. Kağanı, ordusunu toplamış. Savaştık, yendik. Kağanını öldürdük. Kağan’a Kırgız budunu tutsak oldu, baş eğdi. Geri döndük. Kögmen ormanını dolaşarak geldik.
Kırgız’dan döndük. Türgiş kağanından casus geldi. Sözü şöyle idi: “Doğu’dan kağana doğru ordu yürütelim demiş. Yürütmezsek o bizi, kağanı alp, danışmanı bilge olduğundan, onlar bizi eninde sonunda kesin öldürür demiş.
Casus, Türgiş kağanı çıkmış dedi. On Ok budunu eksiksiz çıkmış dedi. Çin ordusu (da) var imiş.
Bu haberi aldığımız sırada, katun/kraliçe vefat etmişti. Kağanım: “Ben eve geri döneyim onun törenini yapayım” dedi.
“Ordu gönderin” dedi. “Altun ormanında oturun” dedi. “ İnel Kağan, Tarduş Şad gitsin(ler)” dedi. Bilge Tonyukuk’a, bana “Bu orduyu yönet” dedi. “Buyruğunu gönlünce söyle. Ben sana ne söyleyeyim” dedi. “Gelirse göreceği var, gelmezse haberciyi ve haberi alır oturursunuz” dedi. Altun ormanında oturduk.
Üç casus arka arkaya geldi. Sözleri/haberleri bir: “Kağan ordu çıkardı. On Ok ordusu eksiksiz çıktı, Yarış Ovası’nda buluşalım” demişler. O sözü işitince Kağan’a bu haberi ilettim. Kağan’dan bu söze karşılık geldi: “Oturun/bekleyin” demiş. “Öncüleri, gözcüleri iyi düzenleyin, baskın yapmayın” demiş. Kağan bana öyle söylemiş, Apa Tarkan’a ise gizli haber göndermiş: “Bilge Tonyukuk yanılır, orduyu yürütelim derse onamayın.”
O sözü işitince orduyu yürüttüm. Altun ormanını yol olmaksızın aştım, İrtiş ırmağını geçit olmaksızın geçtik. Gece de gittik. Bolçu’ya tan atmadan değdik (ulaştık).
İkinci Taş, Batı Yüzü
Haberciyi getirdiler. Sözü şöyle: “Yarış ovasında on tümen er toplandı.” O sözü işitince beylerin hepsi : “Geri dönelim, zayıflık, yenilip utanmaktan iyidir” dediler. Ben şöyle dedim; “Ben Bilge Tonyukuk: Altun ormanını aşıp geldik, İrtiş ırmağını geçip geldik. Gelenler yiğit dediler duymadılar. Tanrı, Umay, kutsal Yer Su üzerine çöküverdi. Neden kaçıyoruz? Çok diye neden korkuyoruz? Azız diye neden korkalım? Hücum edelim” dedim. Akın ettik. Yayıldık.
İkinci kez çok geldiler. Yanar/ateş gibi kızıp geldiler. Savaştık. Bizim iki üç katımızdılar. Tanrı bağışladığı için, çokturlar diye biz korkmadık, savaştık. Tarduş Şadar’a kadar yayıldık. Kağanını tuttuk. Yabgusunu, şadını orada öldürdük. Elli kadar er tuttuk. Aynı gece budununa haber gönderdik. O haberi alan On Ok beyleri, budunu hep geldi, baş eğdi. Gelen beylerini, budununu eğitip, düzenlettim. Az bir budun kaçmış idi. On Ok ordusunu yolladım. Biz de ordu saldık. Anı’ya erdik. Yinçü/İnci Irmağı’nı geçip Tinsi Oğlu denilen kutsal/ebedi Ek dağına erdirdim.
İkinci Taş, Güney Yüzü
Demirkapı’ya doğru eriştik. Oradan döndük. İni İl kağan’a… Tacikler, Toharlar… Soğdak kavmi hep gelip baş eğdi.
Türk budunun Demir Kapı’ya, Tinsi Oğlu denilen dağa ulaşmışlığı yok imiş. O yere de ben Bilge Tonyukuk ulaştırdığım için kızıl altun, ak gümüş, kızıl öküzü, eğri deveyi, malı sıkıntısızca getirdik.
İlteriş Kağan bilgesi ….
İli için Çin ile onyedi kez savaştı. Kıtaylar ile yedi kez savaştı. Oğuz ile beş kez savaştı. Bu savaşlarda da danışmanı yine hep bendim. Kumandanı da yine bendim.
İlteriş Kağan öldü.
Türk Bögi (Kapağan) Kağan’a, Türk Bilge Kağan’a…
İkinci Taş, Doğu Yüzü
Kapağan/Kapgan Kağan yirmiyedi yaşında …. idi.
Kapağan Kağan oturdu. Gece uyumadı, gündüz oturmadı. Kızıl kanımı dökerek, kara terimi akıtarak. İşimi, gücümü ona verdim. Bilgece öncüsü yine ben kendim idim.
Öncüleri, uzaklara gönderdim. Savunmayı, gözcüleri çoğalttım. Düşman benden kaçar idi. Kağanımla birlikte savaştık. Tanrı korudu, bu Türk budunu’na silahlı düşmanı yaklaştırmadım. Damgalı atı koşturtmadım. İlteriş Kağan kazanmasaydı, ben kazanmasaydım il yine, budun yine yok olacak idi. O Kazandığı için, ben kazandığım için il yine il, budun yine budun oldu.
Ben şimdi yaşlı oldum. Her hangi bir yerdeki kağanlı budunda benim gibi biri varsa ne sıkıntısı olabilir?
Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.
İkinci Taş, Kuzey Yüzü
İlteriş Kağan kazanmasaydı, yok olsa idi, ben kendim Bilge Tonyukuk, kazanmasaydım, ben yok olsa idim, Kapağan Kağan’ın Türk Sir/birleşik/soy budunu yerinde boy da, budun da, kişi de yok olacak idi.
İlteriş Kağan, Bilge Tonyukuk kazandığımız için, Kapağan Kağan’ın Türk sir/birleşik/soy budununun yürümesi bundandır.
Türk Bilge Kağan’ı, Türk sir budununu, Oğuz budununu besleyip oturuyor.