EKONOMİ-FİNANS

Bankacılık sektöründeki sorunlu krediler % 17, takipteki krediler ise % 5 oranına yükseldi.

Last Updated on 27/02/2024 by ahmet can ayışık

blank

 

 

 

Şubat 2019 itibariyle Toplam banka kredileri 2.422 milyar TL’sı olurken, sektördeki sorunlu kredi miktarı 382, takipteki kredi miktarı ise 103 milyar TL’sına ulaşmış durumda.

28 Aralık-12 Nisan döneminde bankaların TL üzerinden açtığı kredilerdeki artış, kamu bankalarında 63.3 milyar TL olurken, yerli özel bankalarda 3.1 milyar TL oldu. Yabancı bankalarda ise 4 milyar TL azaldı.

Böylece, bankacılık sektöründeki sorunlu krediler % 17, takipteki krediler ise % 4 oranına yükseldi. %4’lük takipteki kredi oranında satışlar sonucu sistem dışına alınan takipteki kredilerin 1 puan civarındaki etkisini de dikkate alırsak, aslında takipteki kredi oranının %5 olarak alınması daha doğru olur.

Özellikle kamu bankalarının eski batıkları kurtarmak ve yüzdürmek için kredilendirme yaptığı konusunda da yaygın bir görüş sözkonusu.

Ekonomi küçülürken ve ihracat azalırken yeni yatırım için elverişsiz bir iklim oluşması kaçınılmaz. Böyle bir durumda kamu bankalarının dağıttıkları krediler ile aslında özkaynaklarının erimesine yol açmaları kimseyi şaşırtmamalıdır.

Aslında, Türkiye için üzerinde durulması gereken bankacılık sektörünü ve ekonominin tamamını ilgilendiren çok önemli bir konu var. Türkiye’nin büyüme modeli yıllardır  kredi büyümesine endeksli bir büyümedir.

İktidarlar da bu büyüme modeli işlerine geldiği için sonuna kadar kullanmaktan kaçınmıyorlar.

Bankacılık sektörü sermaye sahipleri ve CEO’ları ise “ver krediyi  yap karı” formülasyonu nedeniyle modele gözü kapalı destek veriyorlar. Hatta yurt içi kaynaklar yetmediğinden dış piyasalardan temin ettikleri ilave kaynakları da kullanarak iç piyasaya verdikleri takviyeli kredilerle Türk ekonomisine hormonlanmış  ekonomik büyüme hikayeleri yazdırabiliyorlar.

Diğer yandan, özellikle 2000’li yıllardan sonraki dönemde bankacılık sektörü tarafından verilen takviyeli bireysel kredilerin ülke ekonomisindeki tutturulamayan enflasyon hedeflerindeki etkisi yadsınamaz.

Bankacılık sektörü, üretim ve yeni yatırıma verilmeyen dış destekli takviyeli kredi büyümeleri ile  sektörün üst yönetim/paydaşlarına yüksek kar ve primler sağlanmasına katkı yapmış olsa ve  iktidarlar   kredi büyümesi kaynaklı iç refah ve ekonomik büyüme hikayelerinden memnuniyet duysalar da  kredi büyümesine dayanan hormonlu büyüme modeli için bir tıkanma noktasına gelindiği açıktır.

Bu defa küresel piyasalardaki dinamiklerin  Türkiye iç piyasasındaki kredi büyümesini fonlamaya çok uygun olmadığını da ekleyelim.

“Put on your thinking cap” yani şapkanı önüne koy ve düşün…

 

 

blank