ATATÜRK’ÜN YAZDIĞI GEOMETRİ KILAVUZU PDF
Last Updated on 15/06/2024 by ahmet can ayışık
Atatürk, Geometri kitabını, ölümünden bir buçuk yıl kadar önce, 24-31.8.1936 tarihlerindeki 3.Türk Dil Kurultayı’ndan sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi eliyle yazmıştır. Orijinali 44 sayfadır. İlk defa 1937 yılında yayınlanmıştır.
Kitabın, Devlet Basımevi tarafından 1937 yılında İstanbul’da yapılan ilk baskısının dış kapağında; “Geometri öğrenenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca neşredilmiştir” ifadesi yer almaktadır.
Agop Dilaçar (Kültür Bakanlığı Dil Uzmanı) kitabın 1971 baskısına yazdığı önsözde, kitabın yazılış hikayesini anlatır.
1936 yılının sonbaharında Atatürk, Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman ve Agop Dilaçar’ı Beyoğlu’ndaki Haşet Kitabevine gönderir ve Fransızca geometri kitapları aldırır. Kitaplar gelince uzmanlarla beraber gözden geçirmiş ve geometri kitabının ilk çalışmalarına başlamıştır. Kış ayları boyunca Dolmabahçe Sarayı’nda bu kitap üzerine çalışan Atatürk’ün hazırladığı bu kitap Kültür Bakanlığı tarafından 1937 yılında yayımlanmıştır. Atatürk, kitabında Arapça ve Farsça kökenli bazı geometri terimlerine; boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek, kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, dikey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, çokgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarpı, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı, gerekçe gibi günümüzde de kullanmayı sürdürdüğümüz Türkçe karşılıklar bulmuştur. Kitabın yazarının Atatürk olduğu kitapta belirtilmemiş; kapağında sadece “Geometri öğretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığı’nca neşredilmiştir” şeklinde bir not düşülmüştür.
Osmanlı döneminde üçgene müselles, alana Mesaha-i sathiye, dik açıya zaviye-i kaime, yüksekliğe kaide irtifaı deniliyordu. Üçgenin alanı için “Üçgenin alanı taban uzunluğu ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir” tanımı yerine, “Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesinin irtifaına hâsıl-ı zarbinin nısfına müsavidir” tanımı kullanılıyordu.
Yapıt, “Başlangıç Tarifler” başlığı altında; cisimlerde var olan üç boyutun açıklanması ile başlar. Daha sonra hacmin açıklaması yapılır. Hacim ile yüzey arasındaki fark belirtildikten sonra çizginin tarifi yapılır. Geometrinin nasıl bir ilim olduğu açıklanır. Eser üç kısımdan meydana gelmiştir.
Birinci kısmında; çeşit çizgilerin anlatımı yapılmasının ardından, çember başlığı altında dayire, yay, derecenin anlatımı misallerle verilip çap, yarıçap, kiriş, ok, kesek, değme kelimelerinin anlamı açıklanmıştır. Paralel sözcüğünün açıklanmasından sonra, açı tanımı yapılarak, çeşitli açılar örneklerle anlatılmıştır. Devamında doğru çizginin türlü durumları ele alınarak doğru, eğik, yatay çizgiler örneklerle açıklanmış, bu çizgilerden meydana gelen açıların tanımı ve derece olarak hesapları birer örnek ile anlatılmıştır. Çok kenarlarla çitlenmiş olan bir düzey parçası olarak tanımlanan poligonlar; üçgen, dörtgen, beşgen, altıgen, yedigen ve sekizgenlerin açıklanmasının ardından, üçgenlerin çeşitleri ve açı değerleri ile paralelkenar, dikey dörtgen, eşkenar dörtgen, kare ve yamuk da dörtgenler ismi altında yine örnekler ile açıklanmıştır.
İkinci kısım; düzeylerin ölçülmesine ayrılmıştır. Birinci kısımda tanımı yapılan geometrik şekillerin alan hesaplarının nasıl yapılacağı yazılı olarak ifade edilirken, matematik işlemleriyle de bu anlatım örneklendirilmiştir. Bazı düzeylerin alan hesaplarının işlemlerinde değişik çözümler de gösterilmiş ve buna ait örnek de eserde yer almıştır. Ayrıca, imsel şekillerin çevreleri ile alanları arasında oran hesaplamaları işlem olarak örneklerle gösterilmiştir.
Üçüncü Kısım; ise katıylar başlığı altında; silindir, pürüzma, koni, piramet ve yürenin anlatımları yanında, alan ve hacim işlemlerinin nasıl yapılacağı verilen örneklerle ifade edilmiştir.
Atatürk’ün dil çalışmalarını yakından izleme olanağı bulan tanınmış dil uzmanı Agop Dilaçar, Atatürk’ün yazdığı geometri kitabı üzerine şunları söylemektedir:
“Atatürk hep matematikle uğraşırdı. Eski geometri terimleri çok ağdalı idi. Ben bile uzun uzun bu terimleri okuduğum halde, şimdikiler karşısında güçlüğünü daha iyi anlıyorum. Pedagojide bir gerçek var: Fikir yolunun açık olması, bir ipucunun bulunması lazımdır. Yoksa bir külçe gibi çöker. Müselles kelimesini ele alalım. Arapça okullarımızdan kaldırılmıştır. Sülüs’ten müstak (türetilmiş) bir kelime olduğunu öğrenici nasıl bilsin? Arapça yoğurucu bir dildir. Örneğin müsteşrik, şark kelimesinden gelmiş bir kelimedir. Önüne, ortasına, arkasına birtakım heceler eklenmiş. Bunun aslını bulmak bir Arapça gramer meselesidir. Okullarımızdan Arapça, Farsça kaldırılmış olduğundan, öğrenici “müselles”i kütle kelime olarak karşısında görecektir. “Üç” aklına gelmeyecektir. Ama müselles yerine üçgen dersek, bir üç var. “Gen”, Atatürk’e göre “genişlik”ten alınmıştır. Bir ipucu var. “Dörtgen”, dörtten gelmiştir. Bir ipucu vardır. Eşit, denk anlamına gelen eş’ten gelmiştir. Ama müsavi Arapça bir kelimedir. Bu sebeple Atatürk’ün prensipleri burada da doğru idi. Onun için bu en ağdalı olan bilim dalını ele aldı ve kitabı örnek olarak bıraktı.”
Atatürk harf devriminden sonra Türk dilinde kendi öz kaynaklarımıza dönüş hareketini başlattı. Daha önceleri fen ve doğa bilimleri ile sağlık biliminde Osmanlı döneminden miras alınan büyük bir kavram kargaşası yaşanmakta olduğunu gördü. İşte, Geometri terimleri kitabı büyük önderin bu konudaki yol göstericiliğinin ve dehasının bir ürünüdür.
Okuyucularımıza sunmaktan mutluyuz…
Büyük önder; ruhun şad olsun, Türk çocukları sana minnettardır!
Aşağıdaki PDF dosyanın görüntülenmesi internet hızınıza bağlı olarak biraz zaman alabilir. Lütfen bekleyin!