ATATÜRK İHTİLALİ-MAHMUT ESAT BOZKURT-PDF
Last Updated on 15/06/2024 by ahmet can ayışık
Bugün siz değerli okuyucularımıza “Kemalizm”in en önemli teorisyenlerden biri olan Mahmut Esat Bozkurt’u kısaca tanıtacak ve onun Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla İstanbul Üniversitesi’nde vermiş olduğu konferanslardan derlenmiş “Atatürk İhtilali” adlı 3 ciltlik kitabının (2000 yılı Cumhuriyet yayınları) PDF’sini paylaşacağız. Sözkonusu konferanslar ve yayınlanmış 3 ciltlik bu yapıt literatürde Kemalizm’in ilk sistemleştirme girişimi olarak da değerlendirilmektedir.
Okuduğunuzda da göreceğiniz gibi kitapta, insanlık tarihinde devrimlerin rolü ve Türk toplumundaki değişimin toplumsal nedenlerinin materyalist bir yaklaşım ile ele alınması sözkonusudur. Üstelik konferans ve dolayısıyla da yapıttaki görüşlerin Atatürk’ün onayından geçmiş olduğunu da biliyoruz.
Mahmut Esat Bozkurt’un yaşamı ile ilgili aşağıdaki bölüm Wikipedia.org’dan alıntılanmıştır.
Mahmut Esat Bozkurt (1892; Kuşadası – 21 Aralık 1943; İstanbul), Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından ve Türkiye’de hukuki temellerinin atılmasında katkılarda bulunmuş Türk devlet adamıdır.
Hayatı
1892 yılında o dönemde İzmir’e bağlı bir kaza olan Kuşadası’nda doğdu. Babası Kuşadası’nın ileri gelen ailelerinden Hacımahmutoğulları’ndan Hasan Bey’dir. İki yıl İzmir İdadisi’nde okuduktan sonra, II. Abdülhamid yönetimine karşı mücadeleye katılan dayısı Ubeydullah Efendi ile birlikte İstanbul’a gitti.1911 yılında İstanbul Hukuk Mektebi’nden mezun oldu. İsviçre’de Lozan ve Freiburg üniversitelerinde öğrenim gördü ve kapitülasyonlar konusunda doktora yaptı. İzmir’in Yunanlar tarafından işgalinden sonra Türk Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere yurda döndü ve Ege Bölgesi’nde Kuva-yi Milliye teşkilatının içinde yer alarak önemli yararlıklar gösterdi.
TBMM 1.Dönem İzmir mebusu olarak Meclis’e girdi. Meclis’te Anayasa Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu’nda çalıştı. 12 Temmuz 1922 tarihinde Rauf Orbay’ın başkanı olduğu IV. İcra Vekilleri Heyeti’nde İktisat Vekilliği’ne seçildi. Bu görevini 4 Ağustos 1923 tarihine kadar sürdürdü.
11 Ağustos 1923 tarihinde başlayan TBMM 2.Dönem’de tekrar İzmir milletvekili seçildi. 14 Ağustos 1923 tarihinde Ali Fethi Okyar’ın başkanlığında kurulan V. İcra Vekilleri Heyeti’nde, TBMM tarafından ikinci kez İktisat Vekilliği’ne seçildi. Bu görevini 27 Kasım 1923 tarihine kadar sürdürdü.
20 Nisan 1924 tarihinde kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun hazırlayan komisyonda görev aldı. 22 Kasım 1924 tarihinde Ali Fethi Okyar Hükûmeti’nde Adliye Vekili olarak görevlendirildi. 5 Kasım 1925 tarihinde Ankara Hukuk Mektebi’nin açılmasında büyük payı oldu. Bu görevine 3. ve 4.İsmet İnönü Hükûmetleri’nde de Adliye Vekili olarak görev yaptı.
Adliye Vekilliği döneminde 17 Şubat 1926 tarihinde Türk Medeni Kanunu, 1 Mart 1926 tarihinde Türk Ceza Kanunu, 19 Nisan 1926 tarihinde Kabotaj Kanunu, 22 Nisan 1926 tarihinde Türk Borçlar Kanunu, 29 Mayıs 1926 tarihinde Türk Ticaret Kanunu, 18 Haziran 1926 tarihinde Türk Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu gibi Türk hukuk sisteminin temel yasaları hazırlanarak yürürlüğe girdi.
Cumhuriyet tarihinde Bozkurt-Lotus vakası olarak adlandırılan, Bozkurt adlı Türk gemisiyle Lotus adlı Fransız gemisinin 2 Ağustos 1926 tarihinde Ege Denizi’de çarpışması nedeniyle iki ülke arasında çıkan anlaşmazlıkta Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ni Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda temsil etti. Bu dava, tarihçiler tarafından Türk hukukunun ve adalet örgütünün kapitülasyonlar dönemini geride bırakarak insan ve egemenlik haklarına dayalı çağdaş hukuk düzeyine yükseldiğinin bir simgesi olarak değerlendirilmektedir.
1934 yılında Soyadı Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Bozkurt” soyadı verildi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Anayasa ve Devletler Hukuku profesörlüğü de yaptı.
1935 yılında Mason Locaları’nın kapatılmasında büyük rolü vardır.
21 Aralık 1943 tarihinde beyin kanaması sonucu İstanbul’da öldü. Kabri İzmir ili Selçuk ilçesinde özel bir mezarlıktadır.
Başlıca eserleri
Lotus Davasında Türkiye-Fransa Müdafaaları (1927)
Türk İhtilalinde Vatan Müdafaası (1934)
Türk Köylü ve İşçilerinin Hakları (1939)
Devletlerarası Hak (1940)
Atatürk İhtilali (1940)
Aksak Timur’un Devlet Politikası (1943)
Masonlar Dinleyiniz!
Liberalizm Masalı
PDF’lere geçmeden önce önsözde prof.Cahit Tanyol’un yazdıklarından birkaç alıntı yapmalıyım:
“…
Batı emperyalist bloku için o, Tanzimat’tan beri devam eden batılılaşma hareketinin bir lideridir. Onlara göre Atatürk’ün devrimleri batıya ve batı burjuva uygarlığına bağlı bir nitelik taşımaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın niteliği ne olursa olsun, yapmış olduğu devrimler ve kurmak istediği rejim 1789 Fransız İhtilali’nin serpintilerini ve esintilerini taşımaktadır. Bu görüş açısından o, emperyalistlerin arayıp da bulamadığı bir rejimin temsilcisidir.
Nitekim bundan birkaç yıl önce UNESCO’nun, ülkemizde, Milli Eğitim Bakanlığı aracılığı ile Atatürk Haftası düzenlemesi Türkiye’de, sosyalistlerin Atatürk’e dönme ile (sosyalizme dönmeyi) bir ve aynı anlamda kullanmanın uyandırdığı kaygı olsa gerek. Bir kısım sosyalist yazarlar, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sıralarında söylemiş olduğu sözleri sosyalizm için bir senet saymışlar onun halkçılık, devletçilik ilkelerini böyle bir amaca yönelmenin belirtileri olarak yorumlamışlardır.
Konuyu gün ışığına çıkarmak için, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet rejiminin batı demokrasilerine mi, yoksa sosyalist demokrasiye mi imkan hazırladığını objektif olarak eleştirmek gerek.
Atatürk’ü burjuva demokrasileri kendi safında görmek istediği gibi, Türkiye’deki sosyalist akım da onun devrimlerini sosyalizm için bir temel ve başlangıç saymaktadırlar. Bu ne dereceye kadar mümkündür, Kemalizm’den sosyalizme geçilebilir mi? Bunun da açıklanması gerekmektedir. Bu türden yorumların ileride uzun uzadıya üzerinde duracağız ve onları tartışacağız. Yalnız şu kadarını söyleyelim ki, sosyalist dünya, hiçbir zaman Atatürk’ü kendisinden saymamış ve ona, çeşitli ülkelerdeki sosyalist akımlar söz konusu edilirken, az veya çok herhangi bir yer ayırmamıştır.
Gerek ilerici ve gerek gerici gerek sağcı ve gerekse solcu, gerek sosyalist veya komünist ve gerekse sömürge demokrasilerinin savunucuları olsun, tümü, Atatürk’ü ele aldığı zaman, onun düşünce ve hareketlerinden kendi lehlerine bazı deliller bulmaya çalışmakta birleşmiş bulunuyorlar. Demek ki, kimse Atatürk’ün ve onun devrimlerinin gerçek yüzünü, niteliklerini objektif olarak incelemek istemiyor. Çünkü kimsenin gerçeği araştırmaya niyeti yok. Herkes kendisine göre kurulu düzenli bir “tabu” aramakta, herkes ortaçağ yorumlarına uyarak, Atatürk’ün sözleri üzerinde tefsirler yapmak suretiyle gerçeği değil, kendi kanaatlerini savunmak çabasında… Daha başka bir deyimle, her sosyal ve politik eğilim onu kendi safında görmek ve göstermek kaygısındadır…
…Atatürk, kendi sağlığında böyle bir doktrin ihtiyacını duymuş ve bunun için bir inkılap enstitüsü kurdurmuştur. Bu enstitü Kemalizm’in bir doktrin haline getirilmesiyle görevliydi. İşte merhum Mahmut Esat Bozkurt bu Kemalizm doktrincilerinden biridir. “Atatürk İhtilali” adlı bu eser, Atatürk’ün direktifi altında Mahmut Esat Bozkurt’un vermiş olduğu konferanslardan derlenmiştir. Kemalizmi ilk sistemleştirme çabasıdır.
Mahmut Esat Bozkurt’un bu eseri, günümüz için, iki bakımdan önemlidir. Birincisi, kitaptaki fikir ve görüşlerin Atatürk’ün tasvibinden geçmiş olmasıdır. Yazarın, çeşitli politik doktrinler karşısında almış olduğu özgür ve namuslu davranış, Türk devrimlerine temel aranırken, yasak fikir bölgelerinin asla söz konusu olamayacağını açığa vurmaktadır. İnsan düşüncesi, gerilik dışındaki bütün fikirlere, özellikle komünizme ve onun tartışılmasına, Atatürk devrimleriyle rahatça kıyaslanmasına açık bulunmaktadır. Kitabı okurken her çeşit fikir özgürlüğünün, hiçbir kaygı, hiçbir korku, hiçbir engel ile sınırlanmadığını görüyoruz. Tam tersine kitabın genel havası fikir özgürlüğünü teşvik ediyor.
Bugün bizim için önemli olan Atatürk devrimlerinden çok bu devrimlerin oturmuş olduğu özgürlük temelidir.
Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk’ün sevdiği ve güvendiği bir insandı. Onun bu sınırsız fikir özgürlüğünü kullanması arkasında, Atatürk’ün araştırıcı zekasını, gelecek kuşaklara bu yolda bir özgürlük imkanı verildiği gerçeğini buluyoruz. Kitapta biz, Atatürk’ü ve onun devrimlerini sömüren inkılap esnafının katılaşmış, fanatik yüzünü bulmuyoruz.
Eserin ikinci yanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve onun devrimlerinin objektif ve bilimsel her türlü eleştiriye açık olmasıdır. Kitabın bazı yerlerinde, aşırı bir övgü ve hayranlık insanı tedirgin ediyorsa da bu, akla hiçbir zaman ne inkılap ve ne de Atatürk yobazlığı getiriyor. Çünkü yazar, Atatürk’ü ve inkılapları bir art düşünce ile savunmuyor. Onları şu veya bu fikrin, şu veya bu çıkarın bir aracı olarak kullanmıyor. Belki dağınık, belki çelişik, birçok fikri ihmalkar bir üslupla, başıboş çağrışımlara uyarak bir arada söylüyor.
Yazara göre bütün doktrinlerin en güzel yanlan alınarak Kemalizm Doktrini yaratılmış oluyor.
Bu doktrinin ağırlık merkezi, Bozkurt’a göre Milli Sosyalizmdir. Bu milli sosyalizm sözü ile nasnoyal sosyalizmi bir arada kullanmasına rağmen, bundan bazen faşizmi, bazen milli bir komünizmi, yani ılımlı bir devlet sosyalizmini anladığını görüyoruz.
Bozkurt, insanın insanı sömürmesi konusunda kesin olarak Marx’cı doktrini savunuyor ve bunun aksine söylenecek sözleri şarlatanlık sayıyor ve bu konuda yerli birçok örnek veriyor. Birçok rejimi eleştirirken, her rejimin kendisine göre kusurları olduğunu söylüyor. Bu rejimlerin hangisi isabetlidir sorusuna vermiş olduğu cevap, komünizmin ülkemizde korkunç bir öcü haline geldiği düşünülecek olursa, çok önemlidir:
“Bu rejimden hangisi isabetlidir? Komünizmin aksayan yanı çok güzel olmasındadır. O kadar güzel ki, yeryüzü ile anlaşamıyor. Tıpkı İsa Peygamberin meşhur prensibi gibi: “Sana bir tokat vurana yüzünün öbür tarafını çevir.”
“Moral ve maddi yönlerden komünizm insanoğluna mutlak bir eşitlik vadeylemektedir. Bu gerçekleşebilseydi, yahut daha doğrusu insanoğlunun doğuştan yaradılışı buna elverişli olsaydı, sefalet denilen nesne ortadan kalkar, insanın insan tarafından sömürülmesi, boğazlanması sona ererdi.”
Bununla beraber kendisinin asla komünist olmadığını ve ancak:
“Marx’ın görüşlerinden, bilimsel analizlerinden, metodundan hak ve hakikatler lehine faydalanılacak çok şey olduğunu” söylüyor.
Bozkurt, Kemalizmin anladığı devlet sosyalizmini de şöyle özetliyor:
“Özel mülkiyeti tanıyan, fakat insanın insan tarafından sömürülmesini önlemek ve milli kalkınmayı başarmak için devlete ekonomik işlerde kontrol ve teşebbüs, hak ve yetkilerini kabul eden bir sistemdir.”
Yazar, bütün bunlardan üzerinde durulmaya değer önemli bir sonuç çıkarıyor. Onun Kemalizm’e verdiği anlam, hiçbir zaman donmuş değildir. Kemalizm’i doktrin olarak, bir senteze ulaştırmak istemiş. Dağınık ve karmaşık fikirler arasında, bunalmadan, şaşırmadan, inançlı bir cesaretle Kemalizm’i bir yere yerleştiriyor. Kitabı okuyanlar bunu ne derece başarmış olduğunu anlayacaklardır. Yalnız onun namuslu, heyecanlı ve problemleri özgürce araştıran ve tartışan bir devrimci olduğundan kimse şüphe edemez. Önemli olan da budur. Eğer günümüzün bilim adamları ve politikacıları, komünizm ve sosyalizm kavramları etrafına çevrilen korku ve öcü duvarlarını aşarak, bu namusluluğa erişebilirlerse ne mutlu onlara.
…”
Son olarak değerli okuyucunun dikkatini Mahmut Esat Bozkurt’un “Atatürk İhtilali” terimini “Atatürk Devrimi” anlamında kullandığına çekmek isterim. Yazar “İnkilap” teriminin Atatürk’ün köklü ve kapsamlı dönüşümlerini anlatmakta yetersiz kalacağı düşüncesindedir. Bu durumu 3.Cilt Ek 1’de sayfa 13’den itibaren daha net açıklamaktadır. Sonraki yıllarda “Atatürk Devrimleri” yerine “Atatürk İnkilapları” kavramının kullanılması ısrarının dayanılmaz hafifliği için de bir önemli açıklama olur umarım!..
Aşağıdaki PDF dosyaların görüntülenmesi internet hızınıza bağlı olarak biraz zaman alabilir. Lütfen bekleyin!